
karnına vuruyodum Selin'in "Egeeee! halacım çabuk gel artık dayanamıyorum beeen!" heyecanlanıp tekmelerle cevap veriyodu Ege de halasına. Ertesi gün iş yerinde geldi telefon, hadi gelin Ege bebek geldi. Nasıl büyük adımlarla gittim hastaneye hatırlamıyorum. O güne dair hatırladığım şeyler kısıtlı, yeşil bir bez içinde bebek odasına getirilen Ege ve onu gördüğüm ilk andan akşama kadar tek kelime etmeden ağlayan Cansu... bir mucizeydi çünkü Ege benim için, hoşgelmişti, gitmeyecekti. Çünkü halalarıyla geçireceği muuuhhhteşem günler vardı Ege'nin.
4 yıldır Ankara'da yaşıyorum ve İstanbul hiç bir zaman çekici gelmedi geri dönmek için bana. Yaşanmışlıklar, yaşanamamışlıklar ve dahası her gittiğimde yol yol önüme dizilirlerdi. Ama her şey değişti sanki, İstanbul Ege olmuştu benim için. Cumalarımı boş bıraktım bu dönem, daha rahat gidip göreyim diye onu gittim de sık sık nitekim. Ama özlem, ilk defa Ege'de canımı bu kadar acıttı diyebilirim. 11 Haziranda 1 yaşına giriyo benim güzel oğlum, bebekliğimi bilen kuzenlerimin biz sana çocukken bayılırdık sürekli seni görmeye gelirdik lafları daha bi anlamlı ve inandırıcı geliyo artık. Çünkü o kadar minik bir bebeğin, bir yılda size ne kadar iyi geldiğine inanamazsınız.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder