26 Eylül 2011 Pazartesi

Karanlıklar uzaklaştı, okul vakti yaklaştı!

sütçünün köşeyi dönmediği, bütün lambaların sönmediği bi dönemdeyiz. gerçi hepsi yanık kalabilir sönmesi gereken tek bir ampul var bu dönemde. neyse. okul açılıyor ve ben yine uyuyamıyorum! komik ama 16. senemde de hala ilk gün heyecanı yaşıyorum. pazartesi günleri 9 saat dersim var ki bu bir işkence aslında ama diğer günlerim daha güzel geçsin diye haftada bir bence buna katlanılabilir. Evet işte ben de aynen böyle düşündüm. Geçen sene aldığım dünyalar güzeli defterime hiçbişi yazamamıştım işte o yüzden pırıl pırıl beni bekleyen sayfaların olduğu bi defter var ve en sevdiğim mavi tonunda bir kalemim! kalem yeni, daha yazmadım ama öyle bir hevesle aldım ki sormayın gitsin. umarım kaybetmem. umarım.

neyse bu kadardı söylemek istediklerim. haa yok aslında söylemek istediğim binikiyüzonbeşmilyon şey var ama dur bi okul açılsın, dur bi şu hevesim bıkkınlığa dönsün. Çünkü sen (yazar burda söylemek istediği şeylere sesleniyor) zaten hep olacaksın. unutulmayacaksın ve klavyeden bu sayfalara düştükçe okunacaksın. tepki bekleme. ses hiç bekleme. yaşam belirtisi? asla.

16 Eylül 2011 Cuma

Böyle güzelim. Falan, filan..

Döndü kız geri. Yine bir şiir olamadı, kafiyeye de uyamadı. Oysa gittiği her yere hemen alışmaz mıydı? Çok uyumlu bi çocuktu, 21 senedir annesi söyler dururdu. "Her hayatı yaşar benim kızım, hepsine uyar hiç zorluk çekmez.." Haklıydı, çünkü kızı dışarıdan göründüğü kadar fena değildi aslında. Her yere, herkese ve her şeye uyum sağlardı. Ah! bi de yemek seçmeseydi. Yine de gördükleri çok güzeldi ve yemekleri seçe seçe tüketti 16 günü. Gelir gelmez: "güneyi ucundan hallettin şimdi sırada biraz kuzey var" diyen babasını da çok özlemişti evet.

Zaman zaman kızardı kız babasına. Amerika dedi kız tamam dedi baba amaaa.. ama yalnız başına.. tamam dedi kız.. sonra ispanya istedi, italya istedi.. hava sıcak olsun dedi kız bi şort bi t-shirt nasılsa oralarda kimse dövmezdi şort giyiyo diye! baba tamam dedi ama yalnız. kız dedi ki bu sefer "hayır yanımda biri olsun.. yemeğimin yanında sangria içerken birileriyle sohbet ediyim baba!" yine tamam dedi babası.. kızının özgürlüğüne zarar getirmeyecek her yeni fikre açıktı zaten..

güzeldi her şey inkar edemedi kız. Çok yoruldu, çok eğlendi ama uçak inerken İstanbula bir kez daha anladı ülkesini, şehrini, insanlarını ne kadar özlediğini... Ve bir kez daha anlayamadı bu toprağın kokusuyla bu şehirlerin tozuyla büyümüş yaşıtlarının yurt dışında hayatlarına devam etmek için nasıl göt ata ata kaçmaya çalıştıklarını ve nasıl da acımasızca kötülediklerini ülkelerini..

Kız kabul etti. Cebinde parası oldukça gezerdi, içerdi, görür huzur bulurdu ama GERİ DE DÖNERDİ! Kızına bu kadar arkadaş bir anneyi, kızı farklı olsun, özgür olsun diye kendinden binbir fedakarlık yapan bir babayı nasıl bırakıp yaşardı ki oralarda.. Zaten ömürdü bu, zamansızdı hayat, bilmeden yaşıyordu o da diğerleri gibi.. ne gerek vardı fazladan keşkelere..

Mutluydu kız, küçük mutsuzlukları, keşkeleri ve özledikleri hep olacaktı. Bunu kabul ederek yaşamaya devam ediyordu ve geçip gidiyordu ama hüzünlü, ama kahkaha dolu, ama yorgun.. Ama güzeldi işte buralarda yaşamak, özlemiş..