27 Aralık 2010 Pazartesi

je veux! istiyorum! mi va! ve dahası...

ah biz kadınlar! hayatımız yoluna girdikçe daha çok istiyoruz. aklımızı takıcak şeyler azaldıkça fazla, daha fazla istiyoruz.. kimseyi bunaltmadan ama kendi kendimize, kendimizle savaşarak.. bu aralar çok duyuyorum okuyorum ve hissediyorum bu olayı! İstemek! birilerini, bişeyleri, zaman zaman daha da içten gülmeyi.. bi yazı okudum paylaşmak lazım.. en çok evet iste buuuu diye bağırdığım yerlerini..

Birinin kadını olmak istiyorum!
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Biraz korunmak, biraz şımarmak...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, 'Bestekar' (evet burayı ben değiştirdim) caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek..
küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi? Herkesin eli tutulmaz, herkesle film seyredilmez, herkesin kadını olunmaz! çünkü!!
Sabahları uyandığımda “günaydın sevgilim” mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...
“Biliyo musun ne oldu?” ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar.
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle Bestekar caddesine gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim...

işte bu evet işte buuu :) bazen sizin hislerinizi sizden daha iyi anlatanları bulduğunuzda onlara teşekkür etmek istersiniz o haldeyim işte.. bi de bi şarkı var onun da nakaratı beni benden alıyo hemen yazalııııım;

je veux d'l'amour, d'la joie, de la bonne humeur, ce n'est pas votre argent qui f'ra mon bonheur, moi j'veux crever la main sur le coeur papalapapapala allons ensemble découvrir ma liberté, oubliez donc tous vos clichés, bienvenue dans ma réalité !

burda da ablamız aşk istiyomuş sevgi istiyomuş espri anlayışı istiyomuşş.. kim kaybetmiş ki biz bulalım :) ben bi ara bulurum sandım da yine mualllaklardayım..sakinim sessizim kendi halimdeyim.

ama size bir şey söyleyeyim mi? Bu sefer çok istiyorum!

17 Aralık 2010 Cuma

Hayat ceketinden başladı soyunmaya :)

hani bazen bazı şeyleri çok özlediğinizi hissedersiniz ya.. annenizi babanızı kardeşinizi hatta dipdibeyken en yakın arkadaşınızı bile.. bazen alışırsınız onlarsız olmaya, elbet geri sayabilirsiniz günleri.. yeni yıl bir araya getirir belki.. belki bir bayram sabahı ya da ne bileyim sadece öylesine bir haftasonudur sizin özleminizi dindiren..

pekii ya geri sayamadıklarınız.. geçirdiğiniz her gün uzaklaştığınızı hissettiğiniz mutlu sonlar? tek kişilik mutlu son olmaz iki tarafın da mutlu olması lazım ama ya karşınızdaki artık yoksa? sadece yaşayıp siz onu deli gibi sever üzerine titrerken o size herhangi birinden farksız davranıyosa.. böyle durumlarda çözüm nedir bilir misiniz? ben öğrendim, söyleyebilirim: kendi haline bırakın..

kendi haline bırakın çünkü karşınızdaki zaten artık sizi umursamıyodur. istediği şeyleri yerine getirin ve fazlasına girmeyin.. kavga etmeyin de yeter.. arada bir size söyledikleri canınızı yaksın, ya da söylemedikleri.. boşverin.. evinizde odanızda ya da her nerdeyseniz gizlice ağlayın bi yerlerde o bilmesin ama.. bilmesin ki her zamanki gibi offff diyip alaycı gözlerle gözlerini kaydırmasın.. daha fazla ezilmeyin.. sanırım ben öğrenmişim böyle yaşamayı.. ama artık bu da üzmüyo beni.. ha dokunsalar ağlarım, o ayrı.. ama artık didiklemiyorum ya iyiyim şimdilik..

bazı şeyleri boşverdiğinizde nolur bilir misiniz? hayat size beklediğinizden daha iyilerini sunar.. farkında olmadan bir de bakmışsınız her şey çok güzel.. ufacık bir detay yakınlaştırır sizi, iter sırtınızdan hadi hadi bunu yapabilirsin diye.. ve yaptığınızda bir de bakmışsınız her şey gerçekten yaptığınız şeylere değmiş :)

bi de zaman zaman aklınız karışır karışmaz mı.. bi bakış, bir cümle, bir gülücük... ilginç bi duygudur bu.. zamanında atamadığınız çığlıkların içinizden kendiliğinden sönen balon gibi yavaşça çıkmasıdır.. ama bunlara da gülüp geçmeyi öğrenmişsinizdir.. çünkü en yakınınız artık size en uzakken siz zaten her şeyi kaldırabilecek duruma gelmişsinizdir ve işin komik yanı her şeyi anlattığınız insanla akşam bir yemek yiip "hayatın soyunmaya ceketinden başladığını" söyleyememişsinizdir.. çünkü söyleseniz bile yüksek ihtimal o yalnızca sizi dinler gibi yapar hatta belki gerçekten dinler ama bunu hiç önemsemez..

ama olsun.. ne olursa olsun sevmek budur işte.. tünelin sonundaki ışığın geleceğini bilmek gibi.. yanınızdaki gözlerini kapamış uyurken..

3 Aralık 2010 Cuma

haftasonları!

benim için hayat perşembe akşamı başlar.. pazartesi günleri yaşadığım ders yükü ne kadar fazla olsa da bunu unutur ve boş günüm olan cumanın keyfine bakarım. genelde bestekardayım ve geçen cumanın üzerinden tam bir hafta geçmişş! bu akşam birşey yapmak isteyip istemediğimi sorguluyorum şu an koltuğuma kurulmuş vaziyette. geçen haftasonu çok yoğun geçti çünkü 3 gün 3 ayrı koşturmaca.. dinlenmek mi lazım bunun üzerine mi gitmek bilemiyorum..

ceren istanbula gitti 3 gün evimle başbaşayım.. istediğim her şeyi yapabileceğim 3 günüm var önümde. evi kirletmemek kaydıyla! haha.. haftasonu kolik oldum sanırım çok seviyorum yaahu.. bi de şu sınavlar olmasaydı iyiydi. pazartesi lab var çarşamba istatistik ve cumartesi accounting hepsine bi çalışmak lazım gerilimm! of içim karardı GG izlemeliyim sanırımm. xoxo!