29 Mart 2013 Cuma

lemonade!



ne zamandır yazmamışım, iyi olduğumda mı kötü olduğumda mı yazıyorum karar veremiyorum bazen. Yalım ne olursa olsun yaz demişti, artık canım istedikçe yazmaya karar verdim. gerçi zaten sadece canım istediğinde yazıyorum (saçmaladı)

neyse youtube da kendime bi liste oluşturdum, son bir aydır hiççç bir şey bana bu liste kadar huzur vermiyor. mesela bu şarkı, her şarkının kendince bir hikayesi vardır sözleri müziği... ama biz onlara yeni hikayeler ekleriz, kendi hayatımızın parçalarını da koyarız, hayallerimizi, anılarımızı, rüyalarımızı... hepsini karıştırır ortaya bir şey çıkarırız. biraz hayal, biraz yaşanmışlık biraz rüya biraz gerçek. her şey işte.. her şarkıya bi hikaye yarattım ben de dinlerken bunları. lemonade'le başlamaya karar verdim.

bu şarkıda bilgeyle caddebostandayım. durmadan gülüyoruz bişeylere, her gülüşümde bi burukluk var çünkü bilgeden başka kuzuyu tanıyanım yok ve ben yine özlemişim onu, Bilgeye dert yanıyorum. Yok kuzu yine ortalarda diyorum, keşke okulun bitmeseydi belki yine gider sınav öncesi sınıfını basar bulurduk onu. söylerken aklım çalışma masamdaki vesikalığına gidiyo, acaba hala öyle mi, görsem tanırım di mi diyorum. sonra saçmaladığımı farkediyorum. tabii ki tanırım, kuzu o, tanınmaz mı? kuzu o sevilmez mi, özlenmez mi.
bira şişelerimizi bir de kuzu için çarptırıyoruz birbirine. doğayla pek haşır neşir olmayan ben bile o güzel havada,o caddebostanın yemyeşil çimlerine yayılıyorum, saçıma girme ihtimali olan böcekler bile umrumda diil...

Bilge yanımda, dönmüş ingiltereden. ikimiz de IELTS den iyi sonuçlar almışız daha ne isterim ki diyorum, sonra bi anda onun üç aylık yokluğu bu kadar zor geldiyse benim 1 yıllık yokluğumda neler olucak kimbilir diyorum. yine korku kaplıyo içimi, böcekler düşüyo aklıma o bahaneyle doğruluyorum yattığım yerden, arkamda köşk, önümde deniz.. bakıyorum sadece.

ne ara büyüdük biz, ne ara geçti bu yıllar. daha dün dersane çıkışında bahoya gitmemiş miydik denemenin cevaplarını kontrol etmek için, bir de limonata içmiştik. kafam çok karışık, İstanbul beni çok özlemiş, bozuktu aramız ama düzelttik artık oh be sonunda diyorum. aramın bozuk olduğu insanlar geliyo sonra aklıma, özlediklerim... ama neyse Bilge yanımda, hep yanımda..



10 Mart 2013 Pazar

sınırlar ve sihirler

sınırlar zorlandığında mı güzeldir?
yoksa hiç zorlamamak mı iyidir?
pişman olmamak üzerine yaşıyorum, yaptığım hiç bir şeyden pişman olmuyorum, başarıyorum bunu. ha özür dileyebilirim, kendimi zaman zaman kötü de hissedebilirim ama bu pişmanlıktan diil. Kaç yaşıma gelirsem geliim böyle olcakmışım, değişmiyormuş çünkü insan. e iyi madem, ben memnunum. sınırlara inanırım, sınırların olması gerektiğini kabullenmem seneler öncesine dayanıyo, ama aşmayacağımın garantisini veremem. Sinirlere de inanırım. annem ve babamdan almış olduğum genlerde en baskını sinir çıktı malesef. fevriyim, çabuk sinirlenir çabuk yatışırım. kin tutarım, beni üzen insanları sessizliğimle cezalandırabilecek kadar olgun da değilim dalını kıranın ağacını kökünden sökme hikayesi. eski erkek arkadaşım çingene derdi bana :) biraz öyleyim sanırım. neyse, itici bilmişliğimin yanında bir de sihirlere inanıcak kadar salak bi insanım. ama sanırım artık büyü bozuldu. büyü çok bozuldu, bozulmaz dedim, hadi bu sefer pembe pembe yaşa cansu dedim, yine bozuldu. lost gibi oldu yani.