29 Ocak 2011 Cumartesi

İstiklal Caddesi kadar...

sadece yarım saat tutuştuk el ele, o saat durmadı.. gidiyorum İstanbul, gidiyorum çünkü sen her zaman mağlup ayrılıyosun kendi sınırlarında aşktan.. galip olmanı da hiç beklemedim aslında biliyo musun? sen bana hiç umut vermedin ki, her geldiğimde yağmurunu döktün, gri bulutlarını gittiğim her yere yolladın.. Ankara öyle değil ama seviyo beni, hava ne kadar soğuk olursa olsun sabahları okula giderken üşümeyeyim diye güneşi salıyo üzerime.. ha belki ısınamıyorum ama biliyorum orda istendiğimi..

bu sefer o kadar nefret dolu gitmiyorum ama.. çok özlediğim çok insan gördüm.. bu zamana kadar özlemediğim ama artık arkamda bırakacağım yeni insanlar kattım İstanbul defterine. Ki düşünüyorum şimdi ne kadar özleyebilirim? İstiklal caddesi kadar!

burda yaşarken gitmediğim kadar çok gittim bu sefer Taksime.. Taksim de tanıştı Hürrem Sultanla :) insanları güldürdüm, kendim güldüm, dans ettim eğlendim o yüzden buruk gidiyorum bu sefer birazcık.. ama ben neleri bıraktım burda 15 günlük istanbulu mu bırakamıcam hadi ordan!

gidiyorum İstanbul.. gidiyorum çünkü.. çünkü!

23 Ocak 2011 Pazar

Anne Ben Obsesif Kompulsif Oldum!

"bir duygudurum bozukluğudur. tedavisi zordur çünkü bu insanlar sabit fikirlidir ve içlerinde öyle bir dünya kurarlar ki tutarlılığı karşısında afallarsınız. zararları kendilerinedir." ( http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=3689901)

Ekşi sözlüğü bu yüzden seviyorum işte. Ben göğüsümü gere gere obsesif kompulsifim diyemem arkadaş. Ama çok büyük bir gururla takıntılıyım abi ben diyebiliyorum. Sanırım durumu tıp jargonunda aktarınca sıkıntı oluyor. Neyse ama artık odamdan salona doğru koşup, anneciğim anneciğim biliyo musn ben obsesif kompulsif oldum diyebilirim. Saçma sapan çelişkilerim başladı, demin obsesif kompulsifim diyemem diyodum, şimdi salona koşuyorum!!! ne demiş sevgili yazarlarımızdan biri? bu insanlar sabit fikirlidiir!! burda da çelişmişim kendimle hem sabit fikirliyim diyorum hem de yorumlar güzel ben artık obsesifim diyorum. neyse sonuç olarak ben artık obsesif olduğumu kabullendiğime göre hiç beni kandırmaya çalışmayın. :) bir başka yaklaşım daha var sözlükte hoşuma giden. Sonuç olarak hepsi beni yeni hastalığıma sıkı sıkıya bağlıyo. neden mi? Çünkü ben şiirsel olan her şeyi severim :D

"bu, düşünüldüğü gibi bir bozukluk değil, insanları 'doğruyu' bulma yolunda hatalar yapmaya zorlayan özel bir yetenektir. örneğin, motorsiklete binmiş bir çift aşık düşünün. arkada oturan kadın, 'eğer sevgilim bir daha ki ışıklara kadar bana dikiz aynasından bakmazsa, beni sevmiyor demektir' şeklinde düşünüp, istediği olmayınca da gerçekten kendini motorsikletten atıverir. burada sorgulanan 'sevgi' değil, sevginin obsesif bir koşula bağlanmasıdır. kısaca bozukluk değil şiirseldir obsesif kompulsiflik..." ( http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=3066241)

İşte böyle benim mini mini takipçilerim. Okuyup bitirdiğinizde ne yazmış la bu deli diye sorup okurken geçirdiğiniz zamana lanet edeceğiniz bir yazı yazdım. Siz bu satırları okurken ben de başka şeyler okumakta olucam. Okumak güzel şey hepimizin popisi bir! neyse bayaa saçmaladım, ki saç malanmaz taranır! Uzun uzun yazmak isterdim ama gidip telefonumun koyduğum yerde olup olmadığını kontrol etmem lazım. Sizi seviyorum :)

19 Ocak 2011 Çarşamba

23:10.. 21'e son 50!

benim annem 45 yaşında.. yaklaşık 18inden beri günlük tutar babamla tanışmaları, gezmeleri, tozmaları sevinçleri üzüntüleri ve senelerdir aldığı tüpün fiyatına kadar yazar her şeyi.. yazmış daha doğrusu.. her gün de yazar hemen hemen, 20 Ocak 1990 sayfasında el yazısı bir başka başlamış ama.. işte o yazı;

Bu yarım küçücük sayfaya bizim için çok büyük bir olay yazacağım. 14:00 CANSU'muz geldi! YAŞASIN!! Annesini çok seviyorum. KG: 4 BOY: 52 cm (Babasından 116 cm kısa) ama yetişecek. yer: Şifa hastanesi, KADIKÖY, normal doğum. Oda No: 13

Babası ve ben onu çok seviyoruz. Çok mutluyuz. Kendimi çok yorgun hissediyorum.

evet babam yazmış önce, kendine gelince de annem ufacık bişeyler karalamış o yorgunlukla.. ve ondan sonraki iki hastane gününde de annem sürekli beni ne kadar sevdiğinden ve özlediğinden bahsetmiş. 26 ocak günü Cansu'yu çok seviyorum sadece ben değil babası da onu çok seviyor yazmış.. ah benim canım annem, ah benim canım babam.. hiç hissettirmemezlik yapmadınız ki zaten sevginizi..
babamla çok güldük ama biraz önce okurken.. babasından 116 cm kısa yazmış ya, o zamandan başlamışım seninle dalga geçmeye diyo.. canım benim o olmasa ben böyle olabilir miydim acaba.. dünyaya bin kere gelsem yine annemi babamı değişmezdim hiçbir şeye!

neyse bu kadar duygusallığın peşinden bi kaç şey karalayıp 20 yaşımın son dakikalarını yazarak geçirmek istiyorum. her büyüdüğümü sandığım yaşta, içimde büyümeyen cansu bi yerlerden çıktı geldi.. gitsin istemedim çoğu zaman çünkü pişmanlıklarımla bile gülebilmeyi öğrendim ben.. pişmanlıklarımdan pişman olmamayı onlara gülümseyebilmeyi öğrendim.. keşkeler, belkiler, iyi ki'ler eşitlenseler de, biri öbürüne fark da atsa kabullenmeyi öğrendim.. daha az isyan etmeye başladım.. kendi başıma bir hayatın getirdiği sorumluluklar karşımda bir dağ gibi dururken daha uslu olmaya çalıştım.. ailemi, dostlarımı özledikçe daha bir ılımlılaştım.. yaşadığım tek aşkı geride bıraktığımda.. ve bunun için gülüp ağladığımda kahrolduğumda ya da kahkahalara boğulduğumda, daha iyi bir hayat için çok fazla uğraşmamayı sadece beklemeyi öğrendim kendi kendime.. çünkü hayatın ben bakarken soyunamadığını biliyorum artık. :)

18 bitti, 19 geçti 2'yle başlayanlar mıı aman allahım derken 20 de son 18 dakikasını yaşıyor. 21 olmak nasıldır bilmiyorum.. gelsin bakalım bekliyorum! ve music box'ı çalıştırıp tüm sevenlerime ve tabii ki sevmeyenlerime yolluyorum:


sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmaya
başka sular tanıyıp çoğalmaya dalgalanmaya taşmaya
son günlerde çok düşünür oldum
zor zamanları çabuk atlatır oldum
yalnız mıyım insanlar içinde arkadaşlarım aşklarım içimde
yara aldım bundan iki yıl önce
hiç susmadım şarkı söyledim günlerce
artık kısa cümleler kuruyorum
sevdiklerim sevmediklerim yanımda
kabullendim 'her şey'i olduğu gibi yola çıktım yarınlara
son günlerde çok düşünür oldum
zor zamanları çabuk atlatır oldum
bakıyorum aynaya her gece içim rahat biraz yorgunum sadece
hayatıma giren herkese yaşanamış herşeye
teşekkürler büyüyorum sizinle...



11 Ocak 2011 Salı

3ü gitti 1i kaldı! kimi gördün izi kaldı :D

kedi kıçını görmüş yara zannetmiş aman! welcome to our hell! o ne oğluuum öyle gün mü olurduu? saat itibariyle dili geçmiş zaman kullanabiliyorum çünkü çok şükür ki 10 ocak pazartesi tamamen geride kaldı! bilkent istedi oldu! dedi kiii: gireceksin o 3 finalee hem de aralıksız! neyse ben biraz acıdım kendime 5,5 saat aralıksız final mi olur dedim ve hepsini 20 dakika önce terkettim.. ee tabi biraz da zeka söz konusu!

offf tabii ki dalga geçiyorum. babamın genlerinden migreni, 6 numara göz bozukluğunu kısa boyluluğu fln almayı becermişim de o zekadan neden kapamamışım biraz bilmiyorum :D neyse o kadar da kötü diilimdir belki. dün annem öyle dedi: sen her zaman böyle ürkek oldun kendine güvenmedin ama biz sana güveniyoruz!

kedi canımı benim! nasıl da ürkek ve masumum!

bugün ağlıcaktım bi ara ciddeen! sabah kahvaltısından sonra 13,30 da başladı final maceram hadi italyancayı idare ettim de linear sınavında gözüm karardı saat 15,30 sıralarında.. çantamdan çıkardığım ekmek parçasını kedi bakışlarıyla hocaya gösterip bi ısırık alabilir miyim diye sordum ve bütün ciddiyetiyle bana hayır dedi! sanki nolurdu ya bi ısırık! sonra yok efendim cansu neden linear derslerine gitmiyo cansu neden bu dersi geçememekten korkuyo!

en son sınavım da ekonomiydi! aman allahım umarım ekonomiyle ilgili son sınavımdır amin! Erinç Yeldn gibi best bir ekonomistten macroya giriş alıyo olabilirim. evet onu siyaset meydanında izleyip eeeee... ıııııı.. eğer makroekonomiyle ne işimiz var bizim diyosanız eeee çıkıp kartopu oynayalım repliklerini tv karşısında kendi kendime yapıp gülebilirim ve evet open notes and open books bir sınav yaptı diye çok sevinmiş ve az çalışmış olabilirim! ama nerden bilirdim ben kitaptan expansionary fiscal policy'i anlatıp bitirine kadar 20 dk tüketeceğimi.. neyse o da bitti ya!!

ben hocalardan not istemekten nefret ederim. geçtiysem geçtim, kaldıysam kaldım daa sırf şirin olıyım diye sınavdan çıkarken Erinç hocaya en şirin gülümsememle umarım bu birlikte son dersimiz olur (yani nolur beni sakın ama sakın bırakmayın) ve sizi artık sadece ziyarete gelirim dedim :D evet dedim napıyım!!?? saat 7 olmuştu açtım gözlerim kararıyodu! söyleyiverdim.. hoca da bana eeeeee.... ıııııı.... bu bu, bu biraz dişçiyle yapılan konuşmaya benzedi sanki dedi ve gülümsedi.. sanırım anlamıştı.. daha doğrusu biliyodu bunun benim 3. sınavım olduğunu! canım benim! kedi canını onun!

eve geldim ölü gibiydim. önce babamı sonra annemi itinayla arayıp ağladım! çok yoruldum öldüm falan fişmekan.. şimdi evdeyim salonda uyumadan önce içimi dökmek istedim! bir film izledim. italya-roma ve amerika- new yorkta geçiyordu. yani benim ömrümün geri kalanını geçirebileceğim biri şehir biri eyalet! evet ya italyada spaghetti yiip, new yorkta mc'e gidebilirim! sanki ikisi de sadece bundan ibaret!! ah cansu ahh! dejenere oluyosun hem beynen hem bedenen!! çok ayıp.. neyse belki acıkmışımdır ondandır bunlar.. affedin!

yarın da erken kalkıp accountinge başlıcam of allahım bitirdin beni BİLKENT! biziz ya parayla okuyan zengin bebeleri.. biziz ya parayı verip geçen aptallar.. o yüzden bu kadar canım çıkıyo 2,5 senede ömrümden 5 sene çaldı (double gidiyo)!! ama yok işte biz BİLKENT BEBELERİYİZ! siz evlerinizde oturup keyfe keder devam zorunluluğu bile olmayan derslerinize gitmeme hakkınızı kullanırken biz geç saatlere kadar oturup yetiştirmeye çalıştığımız, proje ve ödevlerin ardından 8,40 derslerine gideriz ağlaya ağlaya.. ha bu arada bizim okul temsilcimizin jaguarııı var sizinkinde de var mı? HIIIH!

6 Ocak 2011 Perşembe

I'm a weirdo! I'm a creep!

I don't belong here.. bunu söyleyen adama sorarlar nereye aitsin o zaman diye.. sormazlar mı? ama inanın bilmiyorum. gittiğim her yerde bi ait olamama sorunsalı yaşamaktayım. biraz bodrumum biraz istanbul, pek çok ankara ve bir parça amerika.. gittiğim her yere kolay alışan bi insanım çok çabuk severim yaşadığım yerleri.. ondandır ki trafiğiyle canımdan bezdiren istanbuldan da tamamen nefret edemem.. ya da -yüzsüz gibi- iki ay sadece içip uyuduğum bodrum tatillerimden.. ama hep onları bırakıp giderken içimde yeni olana gitmenin heyecanı olur.. ankarada istanbulda bodrum diye ağlanır, bodrumda istanbul ankara okul diye mızmızlanılır.. yazıya başladığımda yazmak istediklerimin geldiğim yerle alakası yok aslında.. size geçen gün başımdan geçen çok minik bir şeyi anlatmak istedim..

bundan bir yıl kadar önce hatta belki bir buçuk yıl ben blog yazmaya karar verdim. bir arkadaşım vardı gerçekten çok farklı.. o ikna etmişti beni.. o kadar çok mızmızlanıyodum ki ona belki de bıkmıştı beni dinlemekten.. oyle bi insandı ki, hani hayatınızda bir ya da iki kere gerçekten görüp vakit geçirmişsinizdir ama aslında her an yanınızda olanlardan daha farklı bir sen'i tanır. rahat rahat dertleşirsin bi derdin olduğunda ararsın en umutsuz olduğun anlarda iki dakika konuşup seni hala güzel olan bişeylerin varlığına inandırır. dersiniz ki uykuya gitmeden önce, bu adam gerçekten haklı.. sessiz bir dosttur, gizli bir dost hatta daha fazlasıyla.. ama vardır bilirsiniz.. sonra çıkar gider bi gün uzaklara dereler tepeler dağlar.. istediği budur çünkü çok uzun süre konuşmazsınız ama hep aklınıza gelir size kurduğu cümleler.. ve bir gün yazdıklarınızı haaala okuyo olduğunu öğrenirsiniz.. siz de onun yazdıklarını takip ediyosunuzdur ama sizinkilerini okuduğuna ihtimal vermemişsinizdir.. a ah okuyo musun diye sorunca da tabii ki okuyorum ben başla dedim sana neden okumayayım gibi bir cevap alırsınız.. sevindirik olma duygusudur o işte yüzünüzdeki.. aslında uzun zamandır konuşmuyosunuzdur ama o hep bi şekilde bilir yine hayatınızda olanları.. o an anlaşılır.. eskisi kadar kötü değilsinizdir artık yazdıklarınızdan onu çıkarabilmiştir karşıdaki.. çünkü eğer öyle olmasa, çünkü eğer gerçekten bir sene öncesindeki gibi dibe batmış olsanız çıkar gelir sanal alemin öbür ucundan..
işte böyledir hayat ve siz bi anda aniden teşekkür etmek istersiniz o insana.. iyi ki vardır Y kare. iyi ki hep okuyacaktır yazdıklarımı.. teşekkür ederim..